İstanbul’da, Diyarbakır’da Azalırken
Bir zamanlar dedemin evinin bulunduğu Ziya Gökalp İlkokulu Sokağı’ndaki kasap bugün aynı yerinde duruyor. Dilan Sineması’nın altındaki Paris Terzisi, artık Paris değil ama, yine terzi; Süryani Hanna’nın yerinde ise bir Müslüman var ve Hanna’dan söz etmem tuhafına gidiyor. Lokantalardaki yemekler İstanbul’dakilerin aynısı, yanında pet şişede su. Hadi, babakanuç, tırşik, meftune mevsimi değil… Ya açığ ekmek? Pide?.. Yerel kültürümüze ait özellikler siliniyor, yok oluyor. Globalleşme bu her halde, egemen kültürün altında ezilip yok olmak! Egemenin de egemeni var tabii; Ermeninin, Keldaninin, Süryaninin, Yezidinin kökü kurutulunca geri kalanlar da, en azından kültürel olarak, kurumuş… 1934 Trakya Olayları, Varlık Vergisi, Yirmi Sınıf Askerlik, 6-7 Eylül 1955… Bu ırkçı mirası devralmak istemiyorsak, nostaljik bir hatırlama değil; itiraf, özür, gereğini yerine getirme… Hepimizin arkadaşlığı için tllililllii!..