Ah Mine’l-Mevt (Konya Ahiret Kapıları Kitabeleri)
Mezarlıklarımız, ölülerimizin gömüldükleri çukurlukların toprakla doldurulmaları ile tümsek tümsek kabarmış bir arazi parçasından veya sınırları çevrilmiş belli bir alandan ibaret değildir.
Göbek göbek sürüp gelmiş atalarımızın, onlardan sonra babalarımızın ve bizlerin, bizlerden sonra da kuşak kuşak yaşayacak ciğer parelerimizin ebedî istirahat yerleridir. Bugün misafirlerimize iftiharla gösterdiğimiz maddî-manevî zenginlikleri, daha da önemlisi bu cennet vatanı bize miras bırakanlar buralarda yatanlardan başkaları değildirler.
Toprağı vatan yapmasını bilmiş, bu kutsal emaneti devraldığında toprakları vatan yapanlara lâyık olarak onların ruhlarını şad etmiş, büyük vakıfları ve türlü mimari eserleri ile bu vatanı bayındırlaştırmış, bilgili ve bilgin varlıkları ve güzel telifleri ile millî, ahlâkî niteliklerimize sahip çıkmayı öğretip öğütlemiş olanlarımızla, karaların karşısında ak kalmasını, aklığı daima karalığa üstün kılmasını sağlamışlarımız, kısacası, saymakla bitmeyecek kadar çok olan ilim, irfan, fazilet, meziyet, yetki ve yetenek sahiplerimiz hep buralarda, bu yerlerdedirler.
Dirilerimize yol gösterip onları yönetenlerimizin sessiz ve hareketsiz yattıkları yerler oldukları için buralara “mezarlık” diyoruz. Tümsekleri ile birbirlerine benzeyen mezarlardan her birinde yatanların farklı meziyet ve hizmetlerini olanca genişliği ile değerlendirir ve değer ölçülerimizi korumasını bilirsek, mezarlık adının anlamındaki enginliği tümüyle kavramış oluruz.
Ve dahası… Tabiata nakşedilmiş bir tapu senedi mesabesindeki bu alanlar, her biri sosyal bilimlere bir kaynak, bir belge durumunda olan, aynı zamanda söz ve çizginin hayat verdiği sanat harikalarını saklayan açık hava kütüphaneleri ve müzeleri konumundadırlar. Bunun için buraların korunup en güzel şekilde geleceğe aktarılmasını sağlamak medenî millet olmanın gereklerindendir.