Amasya & Yar ile Gezdiğim Dağlar
Yapı Kredi Yayınları İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Trabzon, Edirne, Diyarbakır, Adana, Konya, Urfa, Balıkesir, Mersin, Mardin, Kars, Gaziantep, Kastamonu, Maraş, Denizli, Çanakkale ve Kayseri üzerine hazırladığı şehir monografilerine bir yenisini ekledi: “Yâr ile gezdiğim dağlar”: Amasya.
Evliyâ Çelebi, seyahatnamesinde Tokat’tan söz ederken, Amasya’yla kıyaslama yaptığı cümleler kurar. Tokat Kalesi, “Amasya Kalesi’ne denk bir sağlam hisar ve dayanaklı bir set”e sahiptir. Tokat’ta “üstad mühendisler, var güçlerini harcayıp bu şehir yapılarını Amasya şehri yapılarından sanatlı olmak üzere” yapmışlardır. Görüldüğü gibi, Amasya bir mihenk taşıdır. Doğantepe Höyüğü’nde Geç Neolitik Çağ’ın son dönemlerine kadar geri giden izler bulunan Amasya, Şevket Dönmez’in yazısında belirttiği gibi, “tarihin derinliklerinden gelen adını (Amasea, Amaseia, Amasseia, Amaseia Hadriane, Amaseia Severiane Antoniane, Amaseia Severeia Alexandreia) neredeyse hiçbir değişikliğe uğramaksızın koruyan ender Anadolu kentlerindendir. Hitit metinlerinde ‘Kummeşmaha’, Antik Dönem’de ise ‘İris’ olarak anılan Yeşilırmak’ın kireçtaşı ve traverten kayalıklar arasında yardığı batı-doğu yönünde uzanan dar bir boğaz üzerinde konumlanmış olan Amasya, nehrin kuzeyinde hemen dikleşen Harşena Dağı ile kentin kalesini de içerir.” Halkın gözünde, Ferhad ile Şirin’in aşkı da Amasya’da kendisine yuva bulmuştur. Şevket Dönmez, “Azerbaycan’ın Erzen kentinin kadın Hükümdarı Mehmene Banu’nun kızkardeşi Prenses Şirin ile yörenin usta nakkaşı Ferhad’ın aşk hikâyesini konu edinen destanın Anadolu’daki yansıması Amasya temelinde gelişmiş, kentin tarihsel topografyası ile tarihsel arkeolojisinde izler bırakmıştır. Günümüzde Ferhad Dağı üzerinde yer alan basit görünümlü ve birbirlerine bitişik iki mezarın Ferhad ile Şirin’e yakıştırılmış olması, bu olayla ilgili sürecin güncel ve popüler bir yansımasıdır” diye belirtmiş yazısında. “Yâr ile gezdiğim dağlar”: Amasya, zengin bir halk ve inanç kültürüne beşiklik eden şehri, kültür mirasıyla ele alıyor. Bu kitap için, Şevket Dönmez şehri antik bir kent olarak değerlendirdi ve Oluz Höyük yazısıyla Pontik Kappadokia’yı anlattı. E. Emine Naza Dönmez, Harşena Kalesi ve Kızlar Sarayı’nın şehir için önemini vurguladığı gibi, Türk Dönemi mimarisine de odaklandı. Muzaffer Doğanbaş yörenin ahşap sanatına, ayrıca inanç dünyası ve yapılarına, şehzade saraylarına eğildi. İ. Hakkı Göztaş şehrin tarihî gelişimini ve sivil mimarisini irdeledi. Celal Özdemir Amasya Müzesi’nin yaptığı kurtarma kazılarını anlattı. Fergan Karaer şehrin doğasını, Mehmet Tektaş Amasya ve Türk hat sanatına katkılarıyla bir ekol olan Hattat Şeyh Abdullah’ı, Melih Duygulu ise şehrin müzik kültürünü yazdı. Kenan Mortan ile Osman S. Arolat’ın kaleme aldıkları ve şehri sosyo-kültürel olarak değendirdikleri yazı ise, bu kitap için olduğu kadar Amasya için de, şehrin bugünü ve geleceğine dair eleştiri ve önerileriyle önemli bir rol üstleniyor.
Filiz Özdem’in hazırladığı “Yâr ile gezdiğim dağlar”: Amasya kitabında fotoğraf sanatçıları Ali Konyalı ve Tarkan Kutlu ise şehrin görsel boyutuna ayna tuttular.