Ankara Araştırmaları Dergisi C5-S1
Dergideki ilk makale son yıllarda arazisinin büyük bir bölümünün farklı amaçlar için kullanılmaya başlandığı; sınırları içerisinde 1925 yılında inşa edilen ve bir Egli çizimi olan Marmara Köşkü’nün de yakın zamanda yıkıldığı Atatürk Orman Çiftliği’nin planlamasını; farklı arşiv belgeleri üzerinden okuyan bir çalışmadır. Yine İkinci makale de, Ankara’yı sadece mekânsal olarak ele alınamayacak kadar büyük bir toplumsal mühendislik; Atatürk Orman Çiftliği’ni ise bu kentte gerçekleştirilen önemli ve eşsiz bir kentsel mekân olarak içiçe geçmiş ütopyalar diye niteleyen yazarının, kenti ve çiftliği; daha önce yayımlanmamış kişisel bir fotoğraf arşivi, sözlü tarih kayıtları ile 1933, 1935 ve 1953 tarihli kurum yayınlarından okumasını yapmaktadır.
Üçüncü makalede; Ankara’nın yoğun kent dokusu içinde 37 kilometrelik bir güzergâh belirleyen Sincan-Kayaş banliyö hattının, zamanla içinden geçtiği peyzajı nasıl dönüştürdüğü, yeni arazilerin, sanayi alanlarının ve mahallelerin gelişiminde nasıl etkili olduğu anlatılmakta. Ardından bir başka çalışmada “sürdürülebilir kentler için çok merkezli kentsel gelişme modelinin bir araç olarak kullanılıp kullanılamayacağı” sorusuna, mevcut yazın ve uygulamalardan hareketle cevap aranmakta ve Ankara metropoliten kenti örneği üzerinden bir değerlendirme yapılmaktadır.
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren 80 yıllık süreçte Ankara’nın ulaşım sistemini yönlendiren çeşitli etkenlerin rolünü ve bunların ilişkilerini inceleyen bir başka makalenin ardından; derginin son hakemli makalesi yine Erken Cumhuriyet dönemine ait yapılardan biri olan, Sıhhiye’deki Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Kimyahane ve Bakteriyoloji Binası’nın laboratuvarlarındaki doğal aydınlık düzeylerine dair bir araştırmayı okuyucularla paylaşmaktadır.
Derginin görüş yazıları bölümünde Ankara, bu kez bir edebiyatçının, Barış Bıçakçı’nın romanlarındaki anlatımıyla karşımıza çıkmakta; Kent Anıları bölümünde ise , 1962’den itibaren günümüze kadar Ankara’daki sosyal ve kültürel yapının nasıl dönüştüğü Prof. Dr. Yalçın Memlük’ün kaleminden aktarılmaktadır.