Anna’nın Yedi Günahı
Çağatay bir gün aradı, Yunancadan çok iyi çeviriler yapan birisi var, çevirtmeyi düşündüğümüz bir kitap var mı diye sordu. Aklıma uzun zaman önce okuduğum Vardiya isimli roman geldi, ne iyi olur dedim. Onu söyledim. Sonra, yine aradı Çağatay ve Ari Çokona’nın elinde zaten çevirdiği iki roman var, bakalım mı dedi. Tabii, dedim, bakalım. Ari romanları gönderdi. İlkini okumaya başladım. Açık söyleyeyim, Türkçe yazılmış olsa bu kadar akıcı olabilir miydi diye şüpheye düştüm. Kitap su gibi akıyor ve şunu anlatıyordu: Anna kocasının onu aldattığını anlıyor ve her aldatılan insan gibi içi yanıyor. Ve zaptedilmez bir hırsla hayata asılıyor, anlamaya çalışıyor, anlamıyor, yakıp yıkıyor, umursamıyor, umursayıp ağlıyor, yemeden içmeden kesiliyor, çok yiyor, yeni bir hayat kurmak istiyor; ve tüm bunlar Yedi Ölümcül Günah ekseninde, Anna’nın hayatındaki kadınlar tarafından anlatılıyor. Bu kitap, demişler, bir zamanlar diğer kadınlara benzeyen Anna’nın kitabıdır. Bu kitap, bir zamanlar Anna’ya benzeyen kadınların kitabıdır diye de eklemişler. Anna’da biraz da kendimizi bulabiliriz, şaşırmayalım!