Antropoloji – Din Felsefesi Seti (4 Kitap)
Antropoloji/Din Felsefesi Setimiz, Şamanın Ruhu, Şamanın Ritmi, Mahabharata Destanı 1.Kitabı Adi Parva ve Mahabharata Destanı 2.Kitabı Sabha Parva kitaplarından oluşmaktadır. Eserlerimizden Şamanın Ruhu ve Şamanın Ritmi, Utkun Ayâsya tarafından yazılmış, Mahabharata Destanı Ayâsya tarafından orijinal dilinden çevrilmiştir.
Şamanın Ruhu:
İnsanın, Homo Sapiens (M.Ö. 400.000) olarak ortaya çıktığı dönemden itibaren deneyimlediği, gözlemlediği tüm tecrübelerinin akıl ve kalp süzgecinden geçirerek yarattığı dinin adıdır Şaman!
İnsanın gelecek nesillere, kendi varlığını bildirmek üzere çizdiği petrogliflerde (kaya resimleri) Şaman dininin izlerine ilk kez M.Ö. 8.000 yılında rastlarız.
Bu kitap, akıl ve kalp süzgecinden geçerek var olan, bütün engellemelere rağmen hâlâ ayakta kalan “Neo-Şamanizm” inancının kökenlerine ve bu dine ait felsefe terimlerine ulaşacaksınız. Bu inancın kökeni ise gerek alkışlar gerekse Asya kökenli destanlarla -ama özellikle Kök-Türk destanlarıyla- olan bağlantıları açıklanarak yazıldı.
Destanlar her ne kadar M.Ö. 4 ve 5. yüzyıllara ait olsa da unutulmaması gereken bir olgu var: Yazılı her destan binlerce yıllık sözlü gelenek sayesinde günümüze kadar aktarılarak geldi.
Şamanın Ritmi:
Şaman Dinine göre tüm evrenin, insanın bedeninde atan nabzın hızında bir ritmi vardır. Ve bu ritim, tüm evren ile birlikte dünyanın ve onun üzerinde yaşayan canlı; bize cansızmış gibi görünen ama tıpkı bizler gibi bir ruha sahip olan tüm varlıkların yaşam ritmidir.
Ata Ruhları tarafından seçilen bir insan, Kam veya Utkun olarak geri kalan hayatını yaşamayı kabul ettiği anda Eerenlerinin ona ilk gösterdikleri: Bütün göğün, ufuk çizgisi boyunca atan bir nabız gibi Yer-Suyun üzerine nasıl yayıldığıdır.
O andan itibaren Üç Âlemin Eerenleriyle bir olan Kam veya Utkun, tüm Kamlamalarında Tüngürüyle bu ritme eş güdümlü bir ritim tutturur çünkü ancak bu sayede maddenin katı gerçekliğinden bir nefes gibi sıyrılarak, İyelere ait olan Üç Âlemin kapılarından geçebileceğini bilir.
Şaman Dininin felsefesini ve bu dinin üzerinde yükseldiği kaideyi meydana getiren unsurlarını ve bir Kam veya Utkunun ruhunun nasıl temellendiğini anlattığım ilk kitabımın ardından, bu kitabımda Kamlama esnasında kullanılan araç gereçler ile birlikte onların üzerindeki obje ve şekillerin neler olduğunu anlamları ile birlikte yazıp, gerek saha çalışmalarım esnasında gerekse müze ziyaretlerinde çizdiğim resimlerle destekledim. Bu sayede binlerce yıllık birikimin mirası olarak şekillenmiş olan Şaman Dininin kasıtlı veya kasıtsız hep karanlıkta bırakılan, dillendirilmekten kaçınılan hususlarını elimden geldiği kadar ve bu konuda yazılan kitaplardan daha farklı bir yol takip ederek dile getirdim. Bir Utkun olarak üzerime düşen bu görevi layıkıyla yerine getirmiş olmanın huzuruyla yoluma devam ediyorum…
Mahabharata “Adi Parva”
“Bir yüzyıl boyunca doğmamış olan ben, annemin rahminde örtülerin altında saklanmış olarak Bhrigu soyuna mensup herkesin hatta doğmamış olanların yok edilirken attıkları çığlıkları duydum. İşte kalbimin öfkeyle dolduğu zamanlardı bunlar. Ne annem ve babam ne de hamile kadınlar ile soyumun mensuplarına hiç kimse yardım etmedi kurtulsunlar diye ölümden. Ve benim annem hiç kimsenin onları korumadığını bildiği için beni bu şekilde sakladı. Eğer yeryüzünde adaleti sağlayacak tek bir kişi olsaydı bu günahın işlenmesine hiç kimse cesaret etmeyecekti. Suç cezalandırılmazsa daha büyük bir suç işlenir.
İşlenmiş bir suçu cezalandırmaya gücü olan bir adam, bir haksızlık olduğunu bildiği hâlde haklıyı savunmaz, suçluyu cezalandırmazsa aynı suçu işlemiş sayılır. Mademki babam ölürken onu kurtarmaya gücü olan kudretli krallar parmaklarını oynatmadılar, o zaman işlenmiş bu suça karşı öfkelenmiş olmaya ve onların sağlamadığı adaleti sağlamaya hakkım var. Ben yaratıcının kendisi olarak adaleti sağlamak üzere suçu işlemiş olanı yok etme hakkına sahibim!”
Mahabharata “Sabha Parva:
Anonim olduğu konusunda bazı söylemler olsa da tüm dünya Bharata soyunun destansı hikâyesini, kendinden önceki ve sonraki zamanları bilme gücü kendisine verilmiş olan Krişna Vyasa Dvaipayana’nin yazdığı yüz bin beyitten oluşan Mahabharata anlatısıyla öğrendi.
Dünyada, kitap haline getirilmiş ilk destanı Mahabharata, Sanskrit dilinde (Sanskritçe) yazılmış olup on sekiz kitaplık bir dizidir. Ana kaynağından şiirsel anlatımına sadık kalarak Ayâsya tarafından yorumsuz çevrilmiştir.
Bu destan kendi içinde kendini oluşturan hikâyeleri ve bölümleriyle insanlığın döngüsünü anlatmaktadır.
***
“Maya, Krişna’nın bu isteğini duyunca kalbi heyecanla çarptı. Tanrıların göksel saraylarına denk bir sarayı yeryüzünde inşa edecek olmanın mutluluğu bir kenara, Kralların Kralı Yudhişthira’yı mutlu edecek bir hizmette bulunmak, zaten çok yüce bir görevdi.”
***
“Böylece onun benden istediği her şeyi yerine getirdim. Ancak Vidura, Draupadi’ye yapılanların Bharata soyunun yok edilmesi hükmünün verilmesine neden olduğunu söyledi.”