Bireylerle , Ailelerle Gruplarla ve Toplumla Sosyal Hizmet
Sosyal hizmet mesleğinin temel argümanı, bireylerin ve ailelerin gereksinimlerinin yaşadıkları sosyal çevrede karşılanabilmesi, birey-toplum etkileşiminin, gelişmiş ülkelerdeki biçimde pozitif güçlendirilerek değerli hale getirilmesidir. İnsani gelişme ve sosyal kalkınma, içi boş söylemlerle değil, ancak bu yollarla, bilimsel rasyonel uygulamaların tüm yurttaşlara yatırım yapmasıyla topyekün olarak sağlanabilmektedir. Öyleyse politik gücü ele geçirenlerin, öncelikli görevleri, sosyal politikaları toplumun gereksinimlerini karşılayacak ölçekte zenginleştirmek ve sosyal hizmet mesleğinin “bireylerle, ailelerle, gruplarla ve toplumla etkili çalışmalar yapabilmesine” olanak sağlamaktır. Kuram’sız bilgi; kör’dür, sağır’dır. “Sosyal mevzuatı” yetersiz sosyal hizmet uygulamaları da, işlevsizdir, yetersizdir. Reçete yazma olanağı bulunmayan hekime, diploma verseniz ne yazar? Hastalara, ne tür sağlık hizmeti sunabilir? Bireylerin gereksinimlerini karşılayabilme olanağı verilmeyen sosyal hizmet uzmanları, nasıl etkili mesleki çalışmalar yapabilir? Herkesin yapabileceği bir yardımseverlik etkinliği gibi görülebilmesi yanlışının altında da, 60 yıllık mesleki geçmişte, politik güçlerin ağır ihmallerinde, gerekli yasal örgütsel yapıların, halen tam olarak kurulamamış olması yatmaktadır. İngiltere’deki politikacıların, 1945’lerde oluşturduğu, iş ve aş bulamayan tüm insanlara yönelik, asgari geçim yasalarını, aile ödeneklerini 60 yıldır halen çıkartamamış durumdayız. Özellikle, vurgulamak gerekir ki, ülkemizde yaşanmakta olan toplumsal sorunların başlıca sorumlusu, sosyal bilimlerin akılcı rehberliğine başvurmayan, bilimsel düşünüp karar alma becerisi azgelişmiş politik güçler, yetersiz sosyal politikalar, acımasız ölçekteki gelir dağılımı bozukluğu ve ülkenin insan kaynağına, gerektiği biçimde yatırım yapamamaktan kaynaklanmaktadır. Gelişmiş ülkeler, sosyal dokuyu, sosyal hizmet mesleğinin birey, aile, grup ve toplum çalışmaları yoluyla, her bir yurttaşına ulaşarak, olanaklar sağlayarak ve “vatandaşlık kurumunu” değerli hale getirerek, insan kaynağının kalibresinin alabildiğince yükseltmiş, teknolojik ilerlemelere, bu yüksek yatırımlarla ulaşmışlardır. Ülkemizde son yıllarda, engellilere, korunmaya muhtaç çocuklara, dul kadınlara, yaşlılara, öğrencilere vb. ihtiyaç gruplarına, doğrusu küçümsenemeyecek maddi finansman sağlanmıştır. Ancak asıl yapılması gereken, risk altında yaşayan ve işsizlik, yoksulluğu ezici, yıkıcı, insanlık dışı süreçlerin maruz kalan tüm yurttaşlara, eldeki olanaklar çerçevesinde, SHU’larının müdahalesi ve sürekli izlemesi çerçevesinde yaşama olanaklar sağlayabilmektir. Yakın gelecekte, SHU sayısı on binlere ulaşınca, sosyal hizmetin bu mucizevi mesleki müdahalelerinin, ne kadar büyük bir “sosyal iyileşme”, “toplumsal bütünleşme” ve “insani gelişme” sağlayacağını, hep birlikte yaşayıp göreceğiz.