Bölgesel Kalkınmada Kalkınma Ajanslarının Rolü & İzmir Kalkınma Ajansı Örnegi
Kalkınma Ajansları, demokratik ve katılımcı bir anlayışla yerel otorite ile merkezi yönetim arasındaki işbirliğini geliştirerek kaynakların yerinde ve etkin kullanımını sağlamak; yerel potansiyeli harekete geçirerek bölgesel gelişmeyi hızlandırmak amacıyla kurulmuştur.
Bu amaç çerçevesinde ortak iş yapma kültürü ve verimli işbirlikleri geliştirmek; ortak hedeflere yönlendirmek amacıyla katılımcı planlama teknikleri ve ortak akıl ile stratejik bir plan hazırlamak; bölge plan ve programlarının uygulanmasını sağlayıcı proje ve faaliyetlere finansal ve teknik destek sağlamak; bölge planında belirlenen hedef sektörlere yönelik iş ve yatırım olanaklarının tanıtımını yapmak temel faaliyetleri arasında sayılabilir.
Ajanslar, yerel dinamikleri harekete geçirerek tüm aktörlerle birlikte geliştirdikleri stratejiler ve bu çerçevede sağladıkları mali ve teknik desteklerle bölgenin ekonomik gelişmesini hızlandırarak bulundukları bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasında vazgeçilmez etkiler yaratır.
Kalkınma ajanslarının belli başlı görevleri aşağıdaki gibi listelenebilir:
Bölgesel stratejilerin belirlenmesine ve hazırlanmasına destek sağlamak, girişimciliğin desteklenmesi ve geliştirilmesini sağlamak, bölgeye yatırım çekmek için yatırım tanıtımı yapmak, izin ve ruhsat işlemlerini tek elden takip etmek ve sonuçlandırmak, bölgedeki kamu kurumları, özel kesim ve STK’ların uyumlu bir şekilde çalışmasına yardımcı olmak, kırsal kalkınma faaliyetlerine destek vermek, proje üretme ve geliştirme kapasitesini artırmak, bölge hakkında araştırmalar yapmak/yaptırmak ve veri tabanı oluşturmak, Yukarıda listelenen görevlere bakıldığında kalkınma ajanslarının uygulamadan çok destekleme ve koordinasyon rolü üstlendiği görülmektedir. Kalkınma ajansları kamu kurumu olmamakla birlikte tüzel kişiliğe sahip olup DPT’nin koordinatörlüğünde çalışmaktadır ve 5449 sayılı Kanunla düzenlenmemiş bütün işlemlerinde özel hukuk hükümlerine tabidir. 100 kişilik kurul dışında kalan özel sektör ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri zaman zaman kendilerinin bu kurulda olmaları gerektiğini gündeme getirmektedirler. Belli bir sayı kısıtı olan böyle bir durumda bütün paydaşları buraya almak mümkün değildir. Ancak, bu toplantılar herkese açıktır ve isteyenler toplantılara katılıp katkı verebilirler. Ayrıca, çalışma komitelerinde dışarıdan da temsilciler görevlendirilebilir. Böylece, ajans tarafından düzenlenen toplantılarda her zaman yer alıp katkı verebilirler. Kurulda üye olmamak, katkı vermenin önünde bir engel değildir.