Büyük Şifre
Northrop Frye Büyük Şifre’de Batı edebiyatının bütününde paylaşılan bir arketipler, semboller ve retorik yapısının var olduğunu iddia ederek bu yapının temel referansının Kitab-ı Mukaddes olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Ona göre bu temel metin bütün Batı medeniyetinin tasavvur tecrübesini içine alan bir küçük âlemdir. İddiasının pratik temelini edebiyatta ortaya çıkan sayısız kavramların kökenlerini Kitab-ı Mukaddes’te bularak örneğin Çıkış’taki devrim kavramı- oluşturan Frye, teorik çatıyı Vico’nun The New Science adlı eserindeki dil teorisinden almaktadır. Buna göre yazı’nın tarihi dilin şiirsel, alegorik ve betimleyici kullanımı olmak üzere üç farklı aşamada gelişir. Bu bağlamda Frye, Eski Ahit’in büyük kısmının metafor kullanımından dolayı şiirsel kullanım evresine ait bir metin olduğunu söyler.
“Kitab-ı Mukaddes’i baştan sona okumakta başarılı olanlar onun en azından bir başlangıca, bir sona ve bütünsel bir yapının bazı yapı taşlarına sahip olduğunu keşfedeceklerdir. Buna göre Kitab-ı Mukaddes zamanın başladığı yerde, dünyanın yaratılması ile başlar; zamanın bitmesiyle, Apokalipse ile sona erer ve bu ikisi arasındaki insanlık tarihini ya da Adem ve İsrail sembolik isimleri altında kendi ilgilendiği tarih cihetini inceler. Ayrıca onda somut imgelerden oluşan bir yapı bulunmaktadır: Şehir, dağ, nehir, bahçe, ağaç, yağ, su kaynağı, ekmek, şarap, gelin, koyun ve benzeri birçok sembol oldukça sık bir şekilde yinelenir ve böylece açık bir şekilde bir çeşit birleştirici öğeye işaret ederler.”
“Günümüzde artık edebiyat eleştirisi teorisi tekrar ilgi odağı oluyor ve birçok çağdaş edebiyat eleştirmeni Kitab-ı Mukaddes eleştirisinin seküler edebiyatla olan ilişkisinin iyice farkına varmış durumdadır. Bunlardan özellikle üçü; Hans-Georg Gadamer, Paul Ricoeur ve Walter Ong bu kitap üzerinde, daima kendilerinin onaylayacakları şekilde olmasa da, etkili olmuşlardır.”