Charles Darwin (Ciltli)
Charles Robert Darwin (1809 – 1882), Cambridge’deki ilahiyat eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra “ıssızlığın ortasında bir taşra papazı” olarak ömrünü sükûnet içinde geçirme hayalleri kurarken, küçüklüğünden beri doğa bilimlerine olan merakının da etkisiyle, dünyayı dolaşarak ölçümler yapmak, haritalar çıkarmak, bilimsel keşif ve incelemelerde bulunmak amacıyla Beagle gemisiyle düzenlenen keşif seferine katıldı. Avrupalıların fazla aşina olmadığı coğrafyalarda rastladığı bitkiler, hayvanlar, insanlar ve yer şekilleriyle ilgilenip örnekler toplamak ve gözlemler yapmakla geçirdiği bu yıllar, sadece onun kaderini değiştirmekle kalmayacak, dünyayı dönüştürecek bilimsel bir yaklaşımın da temellerini atacaktı.
Ancak Victoria dönemi İngilteresi aykırı fikirlere izin verecek esnekliğe sahip değildi. Darwin, Kilise ve aristokrasinin başını çektiği müesses nizam tarafından kâfir olarak nitelenmemek için fikirlerini ve bunları şifreyle yazdığı defterleri tam yirmi yıl boyunca sır gibi gizleyerek çalışmalarını sürdürecekti. Hatta erdem güdüsü kadar güçlü bir hakikat duygusuna sahip olmasaydı, “bir cinayeti itiraf etmeye” benzetecek kadar huzursuzlandığı teorisini açıklamayacak, Türlerin Kökeni’ni yayımlamayacaktı, belki de… Evrim teorisinin, hayatın çeşitlilik ve karmaşasını açıklayabilen bir teori olduğu ve Darwin’in dile getirdiği gibi doğanın kendi işini kendi usulünce yaptığı, yıllar süren tartışmaların ardından önce bilim çevreleri, sonra bütün dünya tarafından kabul gördü.
Doğa tarihinin bu kaba beyaz sakallı bilge devrimcisi ilk ve en büyük tepkiyi Kiliseden görmesine rağmen, ebedi uykusuna, kendi alanlarının kahramanlarıyla birlikte yatmak üzere İngiltere’nin en itibarlı kilisesi WestministerAbbey’e devlet töreniyle gömülerek onurlandırıldı. İnsanoğlunun hayvanlarla aynı süreçler içinde evrildiği düşünülemeyecek kadar yüce bir varlık olduğuna inananlarsa insanı tanrısallığından arındıran evrim teorisine, günümüzde de en az Victoria dönemindeki güçle karşı çıkmaya devam ediyor.