Çorak Ülkenin Bittiği Yer / Post-endüstriyel Toplumda Politika ve Aşkınlık
Doğu Deizm asla güçlü bir inanç olmadığı, ilk zuhurundan sonraki birkaç nesil içinde felsefi yaralığını tüketti. On sekizinci yüzyıl çıkmadan, Hume septik meçini onun kalbine saplamıştı. Fakat doğal din başından öylesine zayıf idi ki, bu yaradan pek acı duymadı. Bugün mutad kilise müdavimleri arasında kolay ve şekilsiz bir ortodoksi olarak hayatını sürdürüyor. Onlar Deizm sözcüğünü hiç duymamış olabilirler, fakat o uzak Yukarıdaki Bir kimseye (yoksa Bir şeye mi?) saygılarını sunmaya devam ederler, bilim adamının evrenin oldukça gerisinde duran, karışmamaya özen gösteren yönetici tanrı, utangaç ve ürkek bir tanrı sonradan akla gelen bir düşünce bir klişe. Kültürümüzde Tanrı nihayet ölmüş ise de, henüz gömülmedi. İşte öylesine dindar olanlarımız için ustalıkla mumyalanmış sevimli bir yaşlı akraba gibi hala aramızda bulunuyor o öyle ustalıkla mumyalanmış ki onu oturma odasının uzak bir köşesine diker ve ihtiyar adam bizimleymiş gibi davranabiliriz. Onun düşmüş ağzını iyi ve müsaadekar bir tebessüme çevirmek için pek zahmete de katlandık. Ve bu bir rahatlık. Bu onu kendisiyle daha kolay yaşanabilir kılıyor. O eski cehennem ateşi ve kükürt yok artık aklın çarmıha gerilmesini gerektiren o korkunç gizem ve paradoks yok ruhun karanlık geceleri yok. Çoğu kimse için ölü ve doldurulmuş bir Tanrının sadece Tanrının mevcut olmamasına değil, başka herhangi bir Tanrıya tercih edilir görünmesi şaşılacak bir şey mi ki?