Devlet Aklı ve 1915 & Türkiye’de Ermeni Meselesi Anlatısının İnşaası
“Resmi anlatı, 1915’te olup biteni münhasıran Osmanlı İmparatorluğu bağlamına ait göstererek İmparatorluk ile Cumhuriyet arasında kesin bir kopuş olduğunu varsayar. Dolayısıyla 1915 ile ‘yeni bir başlangıç’ olan Cumhuriyet dönemi arasında siyasi ve hukuki bağ kurulamayacağını savunur. Özellikle ulusalcı perspektiften yapılan yorumlar, muasır medeniyet ile eş görülen Cumhuriyet projesinin Ermeni iddiaları ile ‘lekelenmesini’ önlemeye çalışır. Resmi anlatının bir diğer iddiası ise 1915’in 1980’lerin ilk yıllarında yoğunlaşan ASALA saldırılarından önce sivil ve askeri bürokrasinin gündemine gelmediği; bu konuda devletin yeni düzenlemelere ihtiyaç duymadığıdır. Böylece resmi söylem, uzun süre başarıyla sürdürülen suskunluk politikasını tarihsel gerçeğin yok sayılması için zemin olarak kullanmaya devam eder.”
Ermeni Soykırımı sadece Osmanlı’nın son dönemini ve Cumhuriyet’in kuruluşunu etkilemekle kalmadı, Türkiye’deki “devlet aklı”nın biçimlenişinde de önemli bir rol oynadı. Tehcir trajedisi sonrasında devlete önemli bir gündem dayatmıştı. Kurbanların taleplerine verilecek yanıttan, faillerin nasıl konumlandırılacağına ve facianın nasıl anlatılacağına ilişkin bir dizi soruda tartışmalar halen devam ediyor.
Türkiye ulus-devletinin tarihsel öncülü Osmanlı İmparatorluğu’dur ancak “devlet aklı” Osmanlı ile Cumhuriyet döneminin ilişkisini vurgularken, kimi zaman eski dönemlerin “şanlı sayfalarını” öne çıkarır, kimi zaman ise yakın dönemde yaşananları sessizlikle geçiştirir ve resmi anlatıyı tabular üzerine inşa eder. Bu öylesine çok katmanlı bir ilişkidir ki, “devlet aklı” tabulaştırdığı konularda bazen de yapılanlara sahip çıkan bir tavrı benimser. Devlet Aklı ve 1915’te Ömer Turan ve Güven Gürkan Öztan, bir yandan tehcirin dayattığı gündem sürekliliğine resmi düzlemde inşa edilen “Ermeni Meselesi” anlatısı ile yanıt verildiğini iddia ediyorlar. Diğer yandan devlet aklı adına konuşan aktörlerin hamle repertuarlarını inceliyorlar. Devlet Aklı ve 1915, Mütareke, erken Cumhuriyet, Soğuk Savaş dönemlerinden geçerek, günümüze aktarılan inkârda ortaklaşma tavrının titiz bir incelemesini sunuyor.