Devlet Millet Siyaset / Yeniden Düşünmek
Osmanlı devletinin klasik döneminin kalpgâhı olan Topkapı sarayının Bab-ı Hümayun kapısının üstünde, ‘Ya Valiyete Külli Mazlum’ yani ‘bütün mazlumların velisi-koruyucusu’ yazar. Cumhuriyetin kalpgâhı olan büyük millet meclisinde ise ‘hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ Levhası asılıdır. Bu ifadeler, Devletin olması gereken mana ve misyonunu özetler. Ancak pratikte bu temel ilkeler ne kadar geçerlidir?
Bu kitap, Türkiye’nin umut ve kaygı arasında salınan gelişme sürecinin temel sorunlarını, işte bu soru çerçevesinde ele alıyor. Kürt meselesi kod adlı sorun bağlamında milletleşme sürecini; milletin devletini temellük etmesi bağlamında demokratikleşmeyi; Suriye devrimi bağlamında ise Memalik-i Müttehide hedefini tartışıyor. Osmanlı bakiyesi bir ülkenin yeniden yoluna devam edebilmesi için, herkesin kendini evinde ve güvende hissettiği ‘ortak evi’ olan vatanın; her görüş, mezhep, din ve etnik kökenden vatandaşın kendini gönüllü olarak mensup hissettiği senfonik milletin ve yine herkese ait adil ve kerim bir devletin varlığı gerekiyor. Beka, ancak bu varoluşun bir sorunu olabilir.
Türkiye’yi sınırlayan ideolojik ve politik bariyerleri aşmak, özgürce ve onurluca yaşanacak baki bir ülkeye kavuşmak hayal değil. Yeter ki, çözümler putlarda, tabularda ve fetişlerde değil, daha fazla özgürlük ve daha evrensel değerlerde aransın.