Devletin Ölümsüzlük İksiri & Sülvanü’l-Muta’fi Udvani’l-Etba
Harf inkilâbıyla birlikte kültür dünyamız siyaset felsefesini sadece Batı medeniyeti kaynaklarından tanıdı. Platon, Aristoteles, Machiavelli, Hobbes, Montesquieu, Rousseau, Marx, Weber ve diğerlerinin bu konudaki eserleri günümüz siyaset felsefesinin temel metinleri olarak algılanıp itibar gördüler. Bunlar siyaset kültürüne katkıları olan metinler olmakla birlikte, içinde doğduğu medeniyetin değerler dünyasını yansıtan eserler. Oysa, medeniyetimize özgü ve siyasetnâme ana başlığı altında toplanan, oldukça çeşitli ve zengin siyaset felsefesi metinleri yaklaşık 90 yıldır adeta yokluğa mahkum edildiler. Bu süre içinde siyasetin uygulamaları kendi kaynaklarından beslenemediği, ruhunu ve enerjisini ait olduğu kendi değerler dünyasından almadığı için hep günübirlik uygulamalar olarak karşımıza çıktılar. Bu yüzden, her yönüyle insana hitap etmesi gereken siyasetin uygulamaları da insana değil ideolojilere, güce ya da kişilere hizmet ettiler.
Büyüyenay Kitaplığının sekizinci siyasetnâme eseri olarak okurla buluşan Devletin Ölümsüzlük İksiri, siyasetnâme klasiklerinden olan önemli bir eser. Bu eserdeki her düşünce ve birer arketip olan her bir hikâye, yüzyılların tecrübelerinden süzüle süzüle ve adeta fazlalıklarından arına arına birer öz, usare halinde hayat pratiğini hikmetle ışıklandırmakta ve aydınlatmaktadır.
Devletin Ölümsüzlük İksiri’nin, ısrarla söylediği hakikatlerden biri, toplumu yöneten siyasi figürlerin öncelikle erdemlerin, ahlâki duyuş ve davranışların yaşayan birer temsilcisi olmaları; yapacakları her işe ve her uygulamaya erdem ve ahlâkın hayat veren ruhunu ve mayasını yerleştirmeleridir. Çünkü hakikate hizmet etmenin yegane koşulu budur.