Felsefenin Kısa Tarihi
Yunanca “seviyorum”, “ardından gidiyorum”, “arıyorum” gibi anlamlara gelen “phileo” sözcüğü ve “bilgi”, “bilgelik” anlamlarına gelen “sophia” sözcüğünün birleşiminden oluşan felsefenin sözcük anlamı, “bilgelik sevgisi” ya da “bilgi sevgisi”dir. Yani bilgeliğe ve bilgiye değer vermek, onları önemsemek ve hatta en değerli şeyler olarak görmektir. Felsefenin bilgiyi arama faaliyetinin temelinde insandaki soru sorabilme niteliği vardır. Gerçekten de insan, diğer canlılarla karşılaştırıldığında soru sorabilen biricik varlıktır. Bu durum onun, maddi ve tarihî şartlardan, içinde yaşadığı olaylar zincirinden kendini soyutlayarak onlar karşısında tavır aldığını gösteren en belirgin özelliğidir. Bu sayede insan; kendine has bir özgürlüğe, evreni tanıyabilme kabiliyetine ve değerlere yönelebilme gücüne sahip olur.
“Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum?” gibi sorular hayatımıza yön veren temel sorulardır. İnsanın kim olduğuna, hayatın ne olduğuna dair sorularımıza verdiğimiz cevaplar da dünya görüşümüzü etkileyen ve hayatı nasıl yaşayacağımızı belirleyen temel kriterlerdir. Cevapları bulmak kolay değildir; insanlık binlerce yıldır bu soruları sormuştur ve sormaya da devam edecektir. Felsefe, doğu ve batının klasik çağlarında evren ve insanla ilgili büyük soruları incelemiş, özellikle evrenin bir parçası olarak insan için bir yaşam biçimi oluşturmaya çalışmıştır. Felsefe; insanı insan yapan ve bir hiç olmaktan kurtaran araştırma ruhunun, anlamlandırma, yorumlama ve değerlendirme etkinliğinin, önemli sorular sorma ve onlara ciddi olarak cevaplar arama özelliğinin, erdemli olma ve mutlu yaşama talebinin, kısacası bilgeliğe ulaşma özleminin en hakiki ifadesidir.
Elinizdeki bu kitap doğudan batıya, eski çağlardan günümüze kadar ortaya çıkan felsefi akımların ve felsefecileri kısa tarihidir.