Goa’dan Geçen Yol
Çok genç bir kadının, tek başına Hindistan’a yaptığı seyahati, diğerlerinden farklı kılan ne olabilir ? Genç olması, kadın olması ya da tek başına olması mı ? Hayır! Fer bir yolculuğun canlı ve devinimli iç yüzünü paylaşıyor. Yorumları, sordukları ve samimiyetiyle okuyucuyu kendisine açılan kapıdan içeri davet ediyor.
Goa cezbedici yaşantısıyla, dünyayı kendine çeken söylenceleriyle ve toplumun bize dayattığı ezberlere asice baş kaldırışıyla, sanki farklı bir gezegenden atılmış bir şehir. Fer’in yolculuğu Goa’da başlıyor. İlk adımını atar atmaz onu şaşırtmaya başlayan bu büyülü yer, zamanla gezginle beraber biz okurların da duygularında, algılayışında ve anlayışında değişime ve dönüşüme yol açıyor;
“Yarın neler yaşayacağıma, vaktin neyle geçeceğine dair fikrim yok. Ve önü bilinmezlik arkası güvenli olan her an gibi, gelecek zamandan bir çekincem var. Herhangi bir şeye ilk adımını atarken tek başına, içinde bir yanın korku duyar; bilindik ve alışıldık bir önceki taşa geri adım atmak ister. O ilk korkuyu aşıp ilerleyince sanki önündeki yeniliği fetheder kişi.”
“Yeri ve zamanı önemsiz, önünde sonunda bir şekilde güvende hissedeceğini bilmek kadar güven verici bir his yok. ‘’X’ kadar süre sonra geçmiş olacak’ diyebilmek her türlü zorluğun üstesinden getirebilir insanı. Dolayısıyla ben de bundan destekle düşünmüyorum yarın garantide olup olmayacağımı, ya da çoktan dünde kalan güvenli yeri ve kolları. Kafam çadırın dışında, bir yandan sivrisineklerle boğuşuyor, bir yandan da uyuklayarak göğün karanlığına milyonlarca güneşle yapılmış resmi izliyorum.”