İmamlık, İrşad ve Cemaatle İletişim
Derdimiz dünya mı, ahiret mi? Allah rızası mı, nefsin sevdası mı? İlk olarak buna karar vermeliyiz.
Peygamber Efendimiz`in davet metodunu çok iyi bilmeli, kırmadan dökmeden sevdirerek herkesi
kucaklayan bir davet metoduna yani kolaylaştırma ve müjdeleyeci olma özelliğine sahip olmalıyız.
Psikolojik travma geçiren insanların yeri geldiğinde danışmanı, bekar gençlerin evlendirilmesi
hususunda arabulucu, aralarında kavga olan insanları barıştıran, sırrını bile emanet edebileceği güvenilir bir
dost, borcu olanın zor durumunu gidermek için zenginden para alıp fakire veren bir aracı, eşler arasındaki
kırgınlığı ve dargınlığı giderebilen bilge bir insan olmalıyız.
Noterlik vazifesinden tutun, sulh mahkemesine, psikiyatristlikten sosyologluğa,
hoca efendiliğinden tutun yani normal rehabilitasyonda çalışan bir uzman gibi, imam hatiplik böyle zorlu ve
zevkli bir görevdir. Çünkü biz hayatın bütün merkezinde ve alanlarında İslam’ın nefesinin olması
gerektiğine inanan insanlarız.
Cemaatin çocuklarıyla çocuk oluyorsunuz, dertleriyle dertleniyorsunuz, hastaları ve cenazeleriyle
ilgileniyorsunuz, düğünlerinde ve bayramlarında bu insanların yanında oluyorsunuz… Bundan daha zevkli
bir şey yoktur.
Allah’ı sevmeyen zaten itaat etmez ve Efendimiz’in sünnetine riayet etmez. İnsanları sevip onlara
değer vereceksin. Sevmeyi, sevilmeyi ve sevdirmeyi bilen insan huzurludur.