İpeğin Öyküsü / The Tale Of Silk
Tohumdan ipeğe giden yolu kat etmek sanıldığı kadar kolay mıdır? Mankenleri süsleyen ipek giysiler, evimizin köşesine serdiğimiz paha biçilmez ipek halılar
“uzun ince bir yolun” el emeği, alın teri, göz nurunun ürünleridir. Bunu anlamak için, Bursa’nın Tahtalı Köyü üreticilerinden Hüseyin Uslu’nun dilim dilim yarılmış
nasırlı ellerine bakmak yeter de artar bile: “Alın teri yeterli mi ki? Böceği, çocuğun torunun gibi sevip besleyeceksin ki ipeğini mayalasın.”
Bursa’da ipeğin serüveni nisan ayının sonunda başlayıp, temmuz ayının ilk günlerinde noktalanır. Kışın bitiminin ardından baharın iç ısıtan sıcaklarının başlamasıyla üretici işe başlar. Evin yatak odaları hatta misafir odaları bile boşaltılıp ipekböceğine ayrılır. Bursa evlerinde gereksinimden çok odaların bulunması
şaşırtıcı değildir; fazla olanlar ipekböceği yetiştirmede kullanılan odalardır. İpeğin altın yıllarında bu odalar konuklara değil ipekböceğine ayrılıyormuş. Yüzyıllar boyu Bursa evlerinde ‘böcek’ler hep baş konuk olmuş! Ama günümüzde bu odaların işlevsiz, boş kalmaları hüzün verici. Bursa’nın Hasanağa Beldesi’nde asırlık yıkık bir evin odasında sepet içerisinde kalmış ipekböceği kozaları neyi anlatıyordu acaba? Raflarda kalmış tabaklar, gaz lambası, çatal-kaşık… Bir sepet içinde unutulmuş ipekböceği kozaları! Sahibi belki de kozalarını satamadan göçmüştü bu dünyadan.