İslamlık ve Türklük
Türklerin/Türk Milletinin kimliğinin iki önemli öğesi vardır. Bunlardan biri Din/İslâm, diğeri de Türk/Türklük’tür.
İslâm ve Türk/İslâmlık ve Türklük; Türk Milleti’nin vazgeçmediği ve vazgeçemeyeceği, birbirinin “tamamlayıcısı” iki değerdir. İçiçe geçmiş bu değerler; birbirinin varlık ve yaşayış sebebidir.
İslâm, en son ve “en ekmel” dinin adıdır. İslâmlık da; Türk Milleti tarafından kabul edilmiş, kurumlaştırılmış ve yerleşip benimsenmiş İslâm’ı/Müslümanlığı ifade etmektedir.
Türk/ Türklük; Asya ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın hemen hemen her kıtasında yaşamakta olan, çeşitli dileri konuşan ve farklı dinlere inanan, kendini Türk ve Türk Milleti dairesi içinde hisseden en az 700-800 milyon civarındaki Turanî kavimleri ifade etmektedir.
Kitaba ad olan İslâmlık ve Türklük; özelde Türk Milletini, genelde Türk soyundan olmasa da Türk Kültürü ile tanışmış olan Müslüman toplulukları ve Müslüman olmamakla beraber Türk Kültürü ortak paydasında buluşan toplulukları, dolayısıyla bütün insanlığı kapsayacak, kuşatacak ve kucaklayacak genişlikte iki değerdir. Bundan dolayı herkes, bu eserde, şöyle veya böyle kendisini bulabilecek ve “ortak payda”yı görebilecektir.
İslâmlık ve Türklük kitabı; en az binbeşyüz yıllık bir dünya turu yaptırmaktadır. Bu kitapta; İslâmlık ile Türklüğün nasıl uyumlu bir “ikili” oluşturduğuna, ırkçılığa cevaz vermeyen İslâm’ın Türklüğe ve Türk Milliyetçiliğine olumlu baktığına, bazı konularda yeniden düşünmek gerektiğine imkân sunan bilgiler verilmektedir.
İslâm, Türk’ün “koruyucu zarfı”; Türk, İslâm’ın “şahlanışının ve yayılışının şartı” olmuştur. Yüzyıllardır Türkiye’deki ve Balkanlardaki Türkler, bu iki özellikleri ile var olmuş ve kimliklerini bu iki değer oluşturmuştur.
İslâmlık ve Türklük kitabında; Anadolu’nun, Türkiye’nin en az yedi bin yıldan beri Türk Yurdu olduğu, Türkiye’de dinî azınlık olsa da “etnik azınlık” bulunmadığı, Türkiye nüfusunun tamamının “Türkoğlu Türk” olduğu ve Türk Milletini oluşturduğu ortaya konulmaktadır.
Elinizdeki bu kitap; ayrışmayı değil birleşmeyi, uzaklaşmayı değil yakınlaşmayı, dışlamayı değil kucaklamayı, “ortak payda”da birlikte yaşamayı hedeflemektedir.