İstanbul’dan Masallar
Mısır çarşısına vardım, Fındıklı lokum aldım
Elimde kırmızı topaçla, Kalabalığın içine daldım.
Yürüdüm yürüdüm koştum, Düşlere daldım uçtum
Aklım bir karış havadayken, Galata köprüsünden düştüm
Balıkçılar gördü, kovaladı, Oltacılar kızdı, azarladı
Ben topacımı arar iken, Adalar vapuru kaçtı.
Masallar insanoğlunun kendi dünyasını büyülü bir şekilde anlatmak, anlamlandırmak istemesiyle doğmuştur. Yüzyıllardır masalların bir gelenek halinde yaşamasının, günümüze ulaşmasının bir sebebi de budur. Çünkü masal, hayal etmek, istediğini yapabilmek, gerçeği altüst etmektir. Hayal gücüyle Kaf Dağı’nı aşabilmek, bir anda uzak memleketlere gidebilmektir. Kahramanlar, türlü kılıklara girerek, bazen şehzade, bazen sultan, bazen de küplere binmiş bir cadı olarak karşımıza çıkar. Gerçek hayatta ulaşılması imkânsız kurgular masal dünyasının içinde böylece hayat bulur.