İstanbul’la Bakışmak Salacak-64
“Güneş Avrupa Yakası’ndaki bina siluetlerinden oluşan kare, dikdörtgen, Galata Kulesi’ni sayarsak üçgen tepeciklerin üstünden geçiyor, bin bir türlü renkle, biçimle… arkalarına sokuluyor sonra… Evleri yolları ezip geçiyor diye çat çut gibi sesler işitmeyi bekliyor insan… Oysa o, böyle seslere meydan vermez, gücü gereği hep naziktir, hep zarif… Kentin batıda kalan, benim biyolojik gözlerimle daha fazla göremediğim o tarafını da o kendi hidrojen gözleriyle süzecek… Her yapının, arabanın, bisikletin hızına alay eden bir bakış atıp yarım gülümseyecek ve her şeyden hızlı da olsa elbette salına salına, dünyanın başka kentlerinde boy göstermek üzere bizim sahnemizden çekilecek… Oradalar. Bazıları. Sevdiklerimin. Yüksek binaların hepsi çok açık seçildiğinden bu binaları referans alıp, her birinin hangi yapı öbeğinde nefes aldığını hesap edebiliyor, çok şükür ki yaşıyorlar diyor, varlıkları için seviniyorum… O yöne doğru bir sürü güzel şey üflüyorum. Taksim’de çalışanlar, Cihangir’e uğrayanlar, Ortaköy’e kumpir yemeye gidenler, Mecidiyeköy’e, Şişli’ye, Sarıyer’e, evlerine doğru akşam koşusuna çıkanlar. Ben burada günbatımıyla onları izliyorum. Kimi Beyoğlu’nda sevgilisiyle sinemaya gidecek, kimi Nevizade’ye ya da Çiçek Pasajı’na dost muhabbetine…”
Şair Nurduran Duman’ın ‘Salacak Aşkı’nın onu ele geçirmesiyle yazdığı “İstanbul’la Bakışmak, Salacak” kitabı, okurun “kentinin ve kendinin” ortayerine oturması ve kalbine vurulduğunda kapıyı açması için içten bir davettir. Fantastik ögelerin, Kız Kulesi yılanının, Ressam Ali Rıza resimlerinin, denizin, bülbülün, bahçenin… rüzgârın, şiirin daveti…