Japonya’da Budizm
Gautama Buda’nın öğretisi, Hz. İsa’nın vaaz ettiği İsevilik ile benzer bir yazgıyı paylaştı; Budizm doğduğu Hindistan topraklarını terk etmek zorunda kaldığı gibi İsevilik de doğduğu Filistin’den zorla çıkarıldı. Bu noktadan sonra Budizm Asya’nın tamamında kabul görecek, Hz. İsa’nın sesini de Batı’da duymayan kalmayacaktır. Hz. İsa’nın talebeleri Roma İmparatorluğu sınırlarında misyon görevlerini yerine getirmeye başladıkları çağda, Gautama’nın varisleri Çin topraklarında yürümeye ve vaaz etmeye başlamışlardı.
Kore Yarımadası’ndaki küçük ülkelerden Paekche’nin kralı SyongMyong, Japon Yamato hanedanlığından İmparator Kimmei’ye ilki 545 yılında ikincisi 551 yılında iki mektup gönderdi. Mektuplarda, düşmanlarına karşı Japon İmparatoru’ndan destek istiyor ve Budizm’i tavsiye eden şu cümleleri söylüyordu: “Bilinen tüm dinler içinde en üstün olanı bu gibi gözüküyor ancak tarif etmesi zor ve anlaması da zor.” Budizm’in Japonya’daki macerası böylece başladı.
Yalnızca “hikmetler çıkararak”, Doğu’nun bütünsel bakış açısını “güzel sözlerle” ayrıştırarak değil, daha çok bilimsel bir üslubun ağırlık kazandığı bu önemli eser, dinler tarihi disiplini açısından zevkle okunacak bir kitap niteliğinde.
Doğu’nun kültürel, felsefî ve dinî kökenlerine inebilen bu çalışmada Japon Budizminden Çin öğretilerine, “sutralar” gibi henüz keşfedilmemiş doğunun bilgelik kaynaklarından Uzakdoğu kültürünün tarihsel gelişimine varıncaya dek birçok farklı iklim ve vadilerde gezinebilmek mümkün.