Kendi Ülkesinde Kuşatılan Ordu & Türk Silahlı Kuvvetleri
15 Temmuz 2016’da gerçekleşen FETÖ’cü darbe girişimi ile Irak’ın Süleymaniye kentinde 4 Temmuz 2003’te Türk Özel Kuvvetleri’nin karargâhına yapılan saldırı ile başlayan bir sürecin son adımı atıldı. Süleymaniye baskınını Atabeyler, Ergenekon, Balyoz, Casusluk operasyonları izledi. Bu saldırılar sonucunda Türk ordusunun personel yapısı köklü bir şekilde etkilendi. Askerlik yeminine sadık general/amiral ve subaylar, “Avrasyacı-Rusçu klik” diyerek tasfiye edilirken “Atlantikçi-NATO’cu” FETÖ mensubu subaylar bütün kadroları işgal ettiler. Fethullah Gülen’in mehdi olduğuna inanan bu Atlantikçi-NATO’cu diye kendilerini tanıtan subay ve generaller Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne el koymak için darbe girişiminde bulundular. Darbe planının çok iyi hazırlandığı anlaşılıyor. Her bir kişinin ne yapması gerektiğine kadar hesaplanmış bir darbe planı hazırlanmış. Ancak darbeyle veya darbenin bir operasyonu ile ilgili bilgi sızması darbecilerin telaşlanmalarına ve darbeyi 6 saat erkene almalarına yol açtı. Darbeciler Türk ordusu ve Türk halkından hiç beklemedikleri bir direniş gördüler. 15 Temmuz darbesi, 16 Temmuz şafağında Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk siyasal İslamcı darbesi olarak tarihe gömüldü. Böylece Türk devleti 1071’den bu yana karşılaştığı en büyük devlet içi tehdidi aşmak için büyük fırsat yakaladı. Önümüzdeki dönem büyük riskleri ve fırsatları birlikte getirecek. Zor günlerden geçeceğiz. Bütün bunları aşmak için iki şeye ihtiyacımız var: Millî birlik ve güçlü bir ordu. Artık zaman Türk ordusu etrafındaki kuşatmayı kırma, milletin ve ordunun birliğini sağlama zamanıdır.
(Ümit Özdağ)