Kürt Meselesinin Anayasal Boyutu
Türkiye, tarihi bir dönemeç noktasında bulunuyor. Yaklaşık bir asırlık parantezin kapatılıp yeni bir anlayış ve perspektifle yepyeni bir Türkiye’nin inşası için adımların atıldığı bir tarihsel momente tanıklık ediyoruz. İçinde yaşadığımız şu günler, Türkiye’nin, tarihi derinliği olan kronik sorunlarıyla yüzleşmeye başladığı ve bu sorunlara çözüm üretme arayışına sahne olduğu bir döneme işaret ediyor. Bir taraftan Türkiye’nin, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel değerlerin gerisine düşen anayasal düzeni, diğer taraftan da farklılıkların eşitlik temelinde barış içinde birlikteliğini engelleyen sosyo-politik yapısı, değişimi zorlayan ana dinamikleri oluşturuyor. Her iki düzlemde yaşanan sorunların aşılması çabasında, toplumsal mutabakata dayalı yeni bir anayasanın yapılması hayati önemi haizdir. Politik ve sosyal aktörlerin önemlice bir kısmı, yeni bir anayasa yapımının temel gerekçesi olarak, her iki düzlemde yaşanan sorunların çözümünü gösteriyor. Nitekim, bu sorun alanlarının çözümünü kolaylaştırmak ve önüne açmak amacıyla, 2011 Eylül ayı itibariyle yeni bir anayasanın yapım süreci başlamış bulunuyor. Türkiye toplumun yeni anayasadan en önemli beklentisi, demokrasinin standardını yükseltmek, Cumhuriyet rejiminin red, inkâr ve asimilasyon politikalarıyla dışlayıp ötekileştirdiği toplum kesimlerini devletle barıştırmak ve onları sisteme entegre etmektir. Yapım süreci devam eden yeni anayasayı “yeni” kılacak en önemli özelliği, genel olarak Türkiye’de yaşanan bütün kimlik/farklılıklar sorununa, özelde ise -can alan ve can yakan bir sorun alanı olması hasebiyle aciliyet arz eden- Kürt meselesini çözüme kavuşturma özelliği olacaktır.