Liberalizmin Karşı Tarihi
Liberalizmin, yahut modern zamanın kapitalizmle insanlar arasındaki ihtilafları çözmesi için atadığı kayyumun tuhaf bir özelliği var: taraflardan biri değil de, muhtemel tüm gerçekler arasında bir ara yüzmüş gibi hareket ediyor. Kimi suretlere bürünüyor, kimi yerlerde tecessüs ediyor. Ama ne vuku bulduğu yerler, ne de şahıslaştığı isimler onun şanını ve büyüklüğünü temsil edebiliyor. İnsanı insan yapan temel değerlerin bulutlar fevkindeki saf hallerinden oluşmuş bir tılsım. Haklarımız, hukukumuz, birey olarak varoluşumuzun kefili bu müphem ve efsunlu kelime.
İtalyan Marksist düşünür Domenico Losurdo basitçe alternatif ve muhalif bir Liberalizm tarihi yazmıyor. Liberalizmin ancak bir ‘karşı tarih’le yazılabileceğini anlatıyor. Kadim Nizam’ın harabelerinden muzaffer çıkan burjuvazi macerasını Aklın tarih içerisinde kendini bulması olarak anlatır:
Liberalizm aklın hükümranlığın da hakların ve ideallerin kendini gerçekleştirmesidir.
Kendini evrensel ve tarih-üstü addeden bu nurani heyula tüm tarih yazımı usullerine tahakküm ediyor. Hangi kitabı açsak ilerlemenin, aklın, sermayenin başarıları bizi karşılıyor. İtiraz edecek olsak, kimi şeylerinzaruretine inanmaya icbar ediliyoruz.
Losurdo çifte bir müdahale yapıyor: bir yandan sermaye çağında tarihin yazılabilirliğini koşullayan şartları ifşa ederken, diğer yandan da Liberalizmin ilerleyen tarihini akamete uğratıyor. Liberalizmin tarihini, tâli ilan ettiği unsurlarla, suç ortaklıkları çerçevesinde yazıyor: kapitalist yıkım, kölelik,sömürgecilik, ve halkların kültürel – fiziksel soykırımı ve direnişle yoğrulmuş modern çağımızın hikayesi.