Muhafazakar Anlayış Burke’ten Eliot’a
Muhafazakâr açısından adet, töre, nizam ve teamül, hoşgörülü toplumsal bir düzenin kaynaklarıdır. İnsanoğlu melek olmadığı gibi, yeryüzünde cennet anlayışı da metafizik meraklısı kişilerce icat edilememekte; buna karşılık aynı meşrepten ya da farklı meşreplerden ideologlar yeryüzünü hemen cehenneme çevirebilmektedir. Bu durum, yirminci yüzyıl süresince dünyanın büyük bir kısmında vuku bulan bir gerçek.
Muhafazakârlar, siyasetteki genel ilkeleri itibarıyla fanatik ideolojik dogmalardan uzak duran şahıslardır. Bu prensipler, gelenekle ve uzlaşıyla varılan prensiplerdir; bunların önemli bir kısmı ise uzun tecrübelerle denenmiş prensiplerdir. Buna karşılık bu prensiplerin her birinin ayrı ayrı ve ihtiyatla tatbik edilmesi gerekir; zira insanların içinde bulunduğu koşullar ülkeden ülkeye ve yaştan yaşa farklılık göstermektedir. Muhafazakârlar, ütopik politikaların dinin yerini almasına itiraz etmektedir (Eric Voegelin’in ifadeleriyle ideolog, dinin ali sembollerini somutlaştırmaktadır). Muhafazakâr Anlayış, kısmen de olsa bu tür genel prensipleri ele almaktadır; lakin Cennet’e giden yolu da göstermemektedir.
Dolayısıyla, elinizdeki kitap sivil toplumsal düzenin tarihi bir analizle ele alınmasıdır; partizanca bir eyleme yönelik bir el kitabı hüviyeti taşımamaktadır. “Muhafazakâr” ve “muhafazakârlık” terimlerini, bazı önemli yazar ve siyasetçilere atıfta bulunarak tanımlamak; muhafazakârların ahlaki ve toplumsal düzenle ilgili prensiplerini idrak etmek; bunlar Muhafazakâr Anlayış adlı eserin sınırlarını göstermektedir.
Bu kitabın yazılma sebebi ideolojik bir saikten kaynaklanmıyor; kitap bir kanaat üzere kaleme alınmış. Eski ve muhafazakâr da olmayan bir eleştirmen, “Veciz sözler, Kirk’ün kaleminden bomba gibi patlamaktadır” demiştir. Belki de böyle olmaktadır; yazar gençlik ateşiyle umut doluydu; hatta pür heyecan içindeydi her ne kadar “savaşın enkazını ateşe veren alev/etrafında ölülerin üzerinde parıldarken” muhafazakârların yaşadığı ıstırap dolu hengamede dahi meydan okuyabilecek halde olsa da. Bu mecazi bombaları, kelime manasıyla savaşı çağrıştıran bombaları püskürtmeyi amaçlamaktaydı; muhalif bir dünyanın anarşisine karşı durmayı amaçlamaktaydı.