O Koku
“Muhalif bir görüşü ifade ettiği veya özgürlüğünü ya da millî kimliğini savunduğu gerekçesiyle silahsız bir kişiyi öldüresiye dövme, makatına hava pompası, cinsel organının deliğine elektrik kablosu sokma gibi fizyolojik davranışlardaki çirkinliği ifade etmek için biraz çirkinlik gerekmez mi?
Sokakları bok götürüyorken, kanalizasyonun pis suları her yeri kaplamışken, herkes pis kokuları kokluyor ve bundan şikâyet ediyorken, niye biz yazdığımız zaman, sadece ve sadece çiçeklerin güzelliğinden ve ne harika koktuklarından söz etmek zorunda kalalım? Ya da seks konusunu bu yazarın bildiğinden çok daha iyi bilen okuyucuların sözüm ona terbiyeleri bozulmasın diye, niye cinsel organlarının delikleri neredeyse olmayan yaratıklar çizmek zorunda olalım ki?”
Modern Arap edebiyatının büyük yazarlarından Sunullah İbrahim, 1966’da yayımlanır yayımlanmaz toplatılan ve sonraki yirmi yıl boyunca gün yüzüne çıkamayan romanı O Koku’ya yazdığı önsözde, nasıl yazdığını işte böyle anlatıyordu. Belki bu yüzden, yarı-otobiyografik romanındaki kahramanı, beş yıldır kaldığı hapishane hücresinden çıkmamış da, sanki ömür boyu kalacağı daha büyük bir hapishaneye girmiş gibidir: Her akşam kapısına gelen polise yoklama defterini imzalattıktan sonra kendi defterini açıp yazmaya ve sadece Tahrir’den değil kendi hayatından da yükselen pis kokular arasında yaşamaya çalışır.
Sunullah İbrahim’in çığır açan romanını Rahmi Er, yazarın üçüncü baskı için kaleme aldığı önsözü ve sunuş yazısıyla birlikte, Arapça aslından çevirdi.
“O Koku, Mısır edebiyatında bir mihenk taşıdır.”
J. M. Coetzee