Parmenides ya da Ontolojinin Temelleri
Şeyler, kendilerini duyumsadığımız için değil düşündüğümüz için mevcuttur. Öte yandan şeylerin duyumsanmasının zeminini tesis eden şey dahi noesistir. Çünkü düşüncede yakalayamadığımız bir şeyi muhayyilemizde canlandıramayız. Muhayyilemizde canlandıramadığımız şeye ise dil içerisinde işaret edemeyiz. Aslında Parmenides’in ontolojisi Aristoteles’ten beri takip edilen ontolojik düşüncenin tam tersine bir sıra izler. Aristoteles, duyulardan yola çıkarak bir uslamlama yürütür. Duyuda yakaladığımıza “şu şey” (τόδε τι) olarak işaret eder ve buna “somut bütünlük” (σύνολον) diyerek, ontolojisinin ilk basamağını duyulur nesneler olarak kurar. Oysa Parmenides’te bir şeye “şu şey” olarak işaret edebilmenin imkanını sağlayan şey duyumsama değil düşüncedir. Tek başına duyumsama bir şeye var dememizi sağlamaz. Hatta duyumsama bir şeye var dememizde hiçbir pay sahibi değildir. Duyumsama sadece Var olarak bulduklarımız ve kavradıklarımızın bir takım arızi (asli olmayan) görünüşünü yakalamamızı sağlar, yani tikel belirlenimleri ortaya koyar o kadar. Bu bakımdan duyumsamaya, Varlık ve Varlık’ın asli içeriği hakkındaki konularda asla güvenemeyiz. Aristoteles’in madde ve suretten terkip ederek tesis ettiği “töz” ya da “cevher” (οὐσία) fikri Parmenidesçi ontolojinin esaslarına aykırıdır. Çünkü cevher ne mantıksal olarak ne de ontolojik olarak parçalanabilir bir şeydir. |