Peygambersiz İslam
Hz. Peygamberin hadislerinin 200 yıl sonra yazıya geçtiği yalanını söyleyip “Kur’an bize yeter” diyerek “Peygambersiz bir din” ortaya çıkarmaya çalışan ekol, bu düşünceleriyle bazı safları ve kültürlü-kültürsüz insanlardan dinî ilimlerle hiçbir ilgileri olmayan kimseleri aldatarak sanki ilmî, kültürel ve ilerici bir harekete çağırıyorlarmış gibi hareket etmektedirler. Bu hareketin yani “Kur’an İslam’ına Çağrı”nın Türkiye versiyonu da Yaşar Nuri ile vizyona girmişti. Gerek kitapları gerekse TV programlarıyla, dinî alt yapıdan yoksun, kültürlü-kültürsüz, Laik-Kemalist bir takım insanlardan oluşturduğu ve “Yaşar Nuri Cemaati” diye anılan bu hareketin, akademisyen mimarı Yaşar Nuri de, sanki ilmî, kültürel ve ilerici bir harekete çağırıyormuşçasına Hintli ve Pakistanlı refiklerinin edasını sergilemişti.
On beş asırdır gümbür gümbür gelen Yüce İslam’ı, ekseninden kaydırmak, rotasından sapıtmak isteyen dâhili ve harici sapkınlar çıkmıştır. Sünnet inkârcılığında öncülük eden dış sapkınların mimarları, müsteşrik/oryantalist Goldziher ve Joseph Shat’tır.
İkinci hicri asırda çok az kişi, sünnetin delil oluşunu ve teşri/yasal değerini inkâr etmişti. Bunun kaynağı cahillikti. Aynı şekilde sünnetin mütevatir olmayanını inkâr eden bir başka grup da görülmüştü. İkinci asırdan sonra bu fitneye son verilmişti. On bir asırdır uyuyan “sünneti inkâr” fitnesi yakın geçmişte, yeniden diriltildi.
Şu unutulmamalıdır ki, Sünnet; İslam’ı anlama, kavrama ve yaşamada vazgeçilmez en doğru ölçü ve yorumdur. O’nun verilerine yöneltilecek hiç bir tenkit, ondan müstağni kalmayı haklı kılamaz. Yani ne sünnetsiz Müslümanlık olur ne de Sünnete rağmen Müslümanlık olur. Kur’an’la Sünnetin arasını ayırma esasına dayalı iddia sahipleri, “keyfi İslam arayıcıları”, önü alınamayacak hurafe ve badatlara kapı açacaklarını unutmamalıdır. Bu tür anlayış sahiplerini uyarmak, uyanmazlarsa kendilerini yalnızlığa ve ilgisizliğe terk etmek, herhalde günün en uygun metodu olacaktır.
Asırlar boyu bütün âlimlerin yanlış yapması, Kur’an’ı ve Sünneti hep yanlış anlamaları, hepsinin yanlış metotlar geliştirmesi ve sadece bu yeni yetmelerin doğru anlaması ve doğru usuller geliştirmesi akla ziyan bir iddiadır ve bir akıl tutulmasıdır. Bireysel hataları anlarız da âlimlerin topluca hata etmiş olmalarını külahımıza anlatın. Bu, aklen mümkün değildir.