Tarihsel Maddecilik Üzerine
Bugün olan biteni “daha iyi anlamamız” için tarihe ihtiyacımız mı var?
O halde Wall Street ya da Tahrir Meydanı’ndakiler evlerinden hiç çıkmamalıydı. Çünkü tarih, insanların evde oturmalarının tarihidir, tabii sonradan “önemli” ilân edilen birkaç “an” dışında.
Bu “anlar” ise ancak bugünden bakıldığında anlamlı kılınabilirler. Benzer şekilde dünün “anlamlı anları” da bugün “komik ve çarpıtılmış” bulunarak tekrar anlamlandırılır: Lenin ya da Saddam Hüseyin heykelleri yıkılır, kağıt paraların üzerindekilerin değeri düşer, ülke bayrakları renk atar…
Tarih, geçmişe bugünden bakışımızın değişkenliğinden ibaretse tarihin bugünü anlamamıza faydası ne?
Sıradan insanlar için “yumurtanın kullanım alanları” bilgisinden önemli değil kuşkusuz.
Geçmişten bir tarih ve tarihten de bugün için ders çıkarmak ancak ve ancak ideologların görevidir.
Mesela kapitalist üretim tarzının ve sınıfların tek doğal biçim olduğunu ve bu sınıfların ekonomik biçimlerinin doğanın ölümsüz yasaları olduğunu ilân edilirken tarihe bakılır; önce soyluların, sonra işçilerin yenilgileri hatırlatılır.
Franz Mehring de, bu kitabında, bu türden “ölümsüzlük” ilânlarının bir asırdan daha fazla bir zaman önce de aynen tekrarlandığının örneklerini veriyor.
Bütün ideologlara inat tarihe yeni bir bakışı değil tarihe bakanların ve onların yöntemlerinin eleştirisi olan tarihsel maddeciliği savunuyor. Tarihi sokaktakilerin hizmetine sokacak, tarihten bugün için ders çıkaracak, “zafere giden yolun” haritasını çizecek reçeteler sunmuyor. Aksine, geçmişi tarih haline getirerek ideolojilerin hizmetine koşanlarla baş edecek ve tarihin, bugünü değiştirmek isteyenlere doğrultulan bir silah olmaktan çıkaracak yöntemin kullanımından örnekler veriyor.
Bunu yaparken bir ilkeler bütünlüğü; tarihsel maddeciliğin abecesini, kural ve formüllerini; bir tılsımın ya da büyünün sırlarını paylaşmaya çalışmıyor; icat çıkarmıyor.
Çünkü tarihsel maddecilik “doğru tarih” değildir.