Yolculuk
İnsan, önceliğini Din adamı olmak için değil, “dininin adamı” olmak için ve “öğüt verme örnek ol” düsturunu benimseyip içselleştirerek gayret-çaba göstermelidir. Din adamı olmak bir zorunluluk değildir fakat herbir birey “dininin adamı” olmak zorundadır.
Günümüz zaman ve şartları içerisinde din hassasiyetleri giderek minimâl seviyelere inmekte, özellikle genç bireylerin dini perspektifdeki soruları cevapsız kalmaktadır. Modern yaşam ve teknoloji insanlığı aydınlatacak diye düşünülürken tam aksine dogmatik yaşamı körüklemekte, heva ve hevese itmekte, ahlâkı ve hayâyı çökertmektedir. Şüphesiz ki ahlâkın ve hayânın bittiği yerde hayatında bitmesi kaçınılmazdır. Kısacası modern çağ, insanlığa araç bolluğu içerisinde amaç yokluğu yaşatmaktadır. X (1965-1979); Y (1980-1995); Z (1996-2020) diye tabir edilen kuşakların korkunç ve karanlık bir “yol”dan gitmelerini önlemek ve sapasağlam bir yolculuk yapmalarını sağlamak için yeni bir din dil’ine ihtiyaç olduğu açık ve aşikârdır. Sıkışmışlığı, daralmışlığı, ayrışmışlığı ancak kapsayıcı ve kuşatıcı bir dil çözebilir. Binaenaleyh bu dil öncelikle vahiy mutlaklığı (tedebbür-tefekkür-sudûr) ardından Peygamber (s.a.v.) eylemi ile kendini güncellemeli (update) ve temele ahlâkı yerleştirerek aktarım yapmalıdır. Bu dil hem şehirdekileri hem taşradakileri kapsamalı, sınıf ayırmamalı, dinin rahmetini kuşattırarak ve naif bir şekilde yaygınlaştırmalıdır. Popüler olmak için “Zıt söyleki tanınasın” şehvetine kapılmayan, Alaylımı? Mekteplimi? demek suretiyle karşıdakini hafife almayan ve hiçbir “mühendisliğe” soyunmayan bir dil. Konjönktürü göz önüne alan; öfkelenmeyen, öfkelendirmeyen, cevap vermek için değil anlamak için dinleyen, kırmayan, incitmeyen ve ötekileştirmeyen bir dil. Zaten İslâm dininin vazgeçilmez prensibide budur.
Tıpkı Rasulûllah (s.a.v.)’in yaptığı gibi O’nun izinden, O’nun yolundan ve O’nun yolculuğundan…