Doğal Olanın Yitimi ve İnsanın Düşüşü Hakkında Felsefi Bir İnceleme
Binlerce yıldır içinde yaşadığımız dünya değişip durmaktadır. Bu değişimin bir kısmı kendiliğinden gerçekleşirken, bir kısmı da artan bir şekilde insan eylemlerinin bir sonucu olarak yaşanmaktadır. Antik dönemlerden modern dönemlere geldikçe insanın hem doğaya bakışında hem de ona muamele tarzında büyük farklılıklar ortaya çıkmıştır. Önceleri ruh sahibi, canlı bir varlık olarak görülen doğa, modern zamanlarda insanın dilediği gibi kullanabileceği, ruhsuz, cansız, mekanik bir varlık olarak görülmeye başlanmıştır. Bu bakış açısını benimseyen modern insan tabiatı yok ederek ona yeniden biçim vermeye başlamıştır.
Doğal olanın yitimine yol açan bakış açısı, öncelikle bilgi anlayışının değişmesinin bir neticesidir. Antik dönemlerde bilmek için bilmek ve theoria öncelikli iken, modern dönemlerde yapmak için bilmek öncelik kazanmış ve theoria gözden düşmüştür. Yapmayı sağlayan bilimsel bilgi hâkimiyet kazanmış, bilim dışında kalan din, estetik, felsefe gibi alanlar değer kaybetmiştir. Derinlikli düşünmenin önemini yitirmesi, sözün gücünü azaltmış ve dili yoksullaştırmıştır. Eylemin, kullanışlı bilginin önem kazanması ile hesaplayıcı düşünme ve araçsal akıl düşünce alanında hâkim olmuştur. Bu durum insanlara daha rahat ve daha kolay yaşama imkânı sağlamıştır. Ancak kazanılan tüm bu imkânlar için büyük bedeller ödenmesi gerekmiştir. Doğa yitirilmiş ve insan zihinsel anlamda düşmüştür. Bu çalışmada yaşanan bu köklü dönüşümün çeşitli evrelerine ışık tutulmaya çalışılmıştır.