Geleneksellikten Geleceğe
“Anadolu’dan havalanıpta gelen, bütün bu sesler ve ezgiler, nasıl bir coğrafyada yaşadığımızın, gelecek nesiller tarafından, çok daha iyi anlaşılabileceğinin kanıtı gibi. Zira böylesi bir zenginlik ve bir böy-lesi zarafet; ne düşmanlığı, ne de kavgaları içinde barındıramaz, şayet gerçekten hakiki gerçekliği ile özümsenebilirse.”
Ayfer Tahancı
“Sanat duygu işi… Evlat ayrımı olur mu? Olmaz. Evlat hiçbir şey ile ölçülenemeyen bir değer. Biri sağ, biri sol gözünüz yaşadığınız hayatta. O yüzden, her iki evladımda birbirinden değerli, benim gönlümde ve gözümde. Ancak yaptığı sanatı üst seviyede yapana da, hakkını vermek gerek.”
Dursun Külahlı
“Yıllarca beylere hizmet ettiğimizden, sevmiyorum bey kelime-sini… Hiç Bey’e hizmet eden bey olur mu?”
Tufan Altaş
“Nota bilmek, tamam bir artı olabilir sanatçı için. Ama nota bile-rek ve konservatuar okuyarak, bir Neşet Ertaş, Hacı Taşan ruhunu türküye aksettirmekte mümkün değil. O ruh tamamıyla anadan, baba-dan, topraktan ve kandan geliyor.”
Tülay Örten Yıldız
“Yozgat’tan halay çıkar, Kırşehir’de oyun havası olur, Keskin’e gelir elim elim elenir.”
Seyit Çevik
“Eşikler, kapılar, bana hep ayrılığı hatırlatarak hissettirdiler. Aslında o noktada, ayrılık ince bir çizgi. Bu sınırdan ötesi yok gibi. Bir gelinin, o eşikten atlayıp geçmesi. Ardından bir kapının kapanıp, başka bir yerde, yeni bir yaşama dair, bilinmeyenler ile dolu yeni bir kapının aralanması. Bilinmeyene, orada nelerin yaşanacağına dair gizliliğin, bir şekilde muamma olmasıdır gelin vedaları… Bildiğin bir yerden çıkıp, bilmediğin bir yere, yolculuk gibi.”
Zeynep Karababa