Genin Yüzyılı
Yaşam nedir? Keller’in “genin yüzyılı” adını verdiği yirminci yüzyılda egemen paradigma, biyoloji biliminin temel derdi olagelmiş bu soruya genleri ve gen replikasyonunu merkez alan bir cevap vermişti: Kalıtsal özelliklerin kuşaklararası istikrarı ile evrim için zorunlu olan değişim arasındaki dengenin sırrı, adeta sihirli özellikler atfedilen “gen” kavramında aranıyordu. Keller, genetik ve moleküler biyoloji alanında gen kavramı sayesinde elde edilmiş olan kazanımların, tarihsel bir bakış açısıyla kapsamlı bir analizini yapıyor. Ama hepsi bu değil: Bizzat bu kazanımları yaşamın özünü salt gende arayan anlayışa nasıl meydan okuduğunu da gösteriyor. Hala işe yarasa da, üzerine gereğinden fazla yük bindirilmiş olan gen kavramını yavaş yavaş geride bırakacak yeni bir sözcük dağarcığına ihtiyacımız olduğunu, öncelikle de şunu kavramamızın elzem olduğunu söylüyor. Bir sistemin bileşenlerini anlamak, bu bileşenler arasındaki etkileşimleri anlamaya yetmeyebilir.
İnsan Genom Projesi’nin yakın tarihlerde tamamlanmış olmasının anlamı ve bilgisayarlarla canlı organizmalar arasında kurulan analojilerin ne ölçüde işe yaradığı gibi daha popüler meseleleri de değerlendiren kitap, bilimsel düşüncede kaydedilmiş aşamaları, pasif bir biçimde öğrenilip iman edilmesi gereken nihai hakikatler olarak sunmuyor. Eskileri sarsacak yeni hakikatler aramaya kılavuzluk eden ipuçlarının izini sürerek, bilimin bir donmuş doğrular deposu değil bitimsiz bir faaliyet olduğu gerçeğini vurguluyor.