Gülbettin kitabını indir

Gülbettin
Gülbettin, şahsa büründürdüğüm bir karakterken daha sonra kabına sığmayıp evrensel tipolojiyi temsil eden sembole dönüştü. O, bilinmeyen bir güçtü. Keşfedilmemiş mahzen, işini yürüten devinim, gökten düşen meçhul meteorun bilinmeyen taşıydı. O, meşhur olmaya layık istendik hale geldikçe baskın bir ulviyet ile toplumun benimseyeceği, söyleyip de dilinin ucundan dökemediği kâinatın musaddık hakikatiydi. Onun maceralarını dinledikçe aslında hiçbir şey olmayan şey için her şey olmaya aday bir kahramandı, yazardı, artistti, hocaydı, fırıncıydı, terziydi, çiftçiydi, siyasetçiydi, futbolcuydu, çöpçüydü. O, her şeyiyle bir şey diyen tek şey olabilmeye haiz olabileceği gibi hiçbir şeyiyle çok şey diyen fazla şeylere de haiz olabilme muktedirindeydi.
Ben ki bu yola baş koyup, debelenip seni ararken, ilham geldiğinde suya sıkılmış limonun verdiği hissi gözlerinde ararken, bazen nefsani arzulamalarımla kendimce aslında sizlere “Ne etkili yazılar yazıyor, kimsenin göremediğini görüyor, ucu bucağı görünmeyen tamlamalar kuruyor.” mesajı veriyorsam bana da yuhalar olsun. İşte, o zaman hamal kılıklı bu aciz “ben” kulun senin gibi “Gülbettin” olup insanların diline düşmüş olmaz mı?
İşte, Gülbettin böyle biri…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir