Kırk Hikaye Bir Efsane Anadolu
Güneşin doğduğu yer Anadolu demekse eğer, Anadolu bizim için şüphesiz bundan daha fazlasını ifade eder. Mesela güneşin en güzel battığı yer de Anadolu’dur bizim için. Her bir tebessümün bir güneş kadar anlamlı olduğu yer de Anadolu’dur. Bu yüzden de Anadolu dört başı mamur bir güneştir aslında insanlık için. Anadolu en dolu ve en heyecanlı zamanlarını Müslüman Türklerle yaşamış ve asırlardır da bizlere yurt olma yükünü biteviye omuzlamıştır. Bu sebeple de Anadolu’nun hakkını en iyi Anadolu insanı vermiştir. Kâh peygamber şehirleriyle, kâh erenlerle dolu beldeleriyle Anadolu her daim güzide bir bahar sevinci yaşatmıştır ziyaretçilerine. Anadolu, medeniyet mefhumunun en bariz müşahede edildiği yerdir. Öyle ki vakıf eserleri Anadolu’yu Anadolu yapan ve orayı insanlıkla dolduran en nadide eserlerdir. Bazen yol kenarındaki hayrat bir çeşmeyle can bulmuş bir yürek görürsünüz. O yürek ki hayrat sahibine bir Fatiha’yı çok görmez. Bazen de yolda kalan biçarenin kim olduğuna bakılmaksızın köy odasında en güzel şekilde ağırlandığını. Cumbalı evler görürsünüz komşuluğun en güzel şekilde yaşatıldığı ve misafirin en titiz şekilde ağırlandığı… Çünkü insan çok kıymetlidir Anadolu’da. İnsana güvenilirken insanı da bir o kadar güvenilirdir. Her canlı kıymetlidir orada. Kuş evleri misafirsiz, saksıdaki çiçek susuz kalmaz hiçbir zaman. Bereket topraktadır her daim orda. Toprak kokan eller, toprağa olan yakınlığın en güzel ispatıdır. Tevazuyu herkes topraktan öğrenmiştir zira. Fakirlik ve zenginlikten önce kanaat gelip yerleşmiştir Anadolu’ya. O sebeptendir ki zengini ayrı mutlu, fakiri ayrı bir mutludur Anadolu insanının. Tükenmekte ve tüketmekte olduğumuz tüm bu değerler bir kitaba sığar mı bilmem. Ancak yağmurdan sonraki toprak kokusu kadar Anadolu’yu yüreklere sindirebilirsek ne mutlu bize.