Seni Unutursam İstanbul
“Doğduğum sokağın ismi değişmiş! Teşvikiye’nin Kuyulubostan sokağına, adını hiç duymadığım bir şehit subayın adı verilmiş. Sokağımın ismini hatırlarken İstanbul’da ne çok “bostan”lı mekân adı olduğu dikkatimi çekti; Caddebostan, Bostancı, Şahkulu Bostan, Çınarlı Bostan Büyüdüğüm Maçka sokaklarına benzemeyen, bağlı, bahçeli mahalle araları geliyor gözümün önüne. Daha eskiye gidip 19. yüzyıl sonu şehir planına baktığımda ise en büyük Osmanlı kentindeki bu “bostan”lı sokak çokluğu mekânsal belleğin uzun ömürlülüğünü, kırsalı unutmamadaki ısrarını anlatıyor bana. 19. yüzyıl İstanbul planlarını incelemeye başladığımda Fransa’ya geleli on yıldan fazla olmuştu. Önümdeki senelerin bu ülkede geçeceği muhtemel görünüyordu. Bu ihtimalin beni içinden çıkamadığım, çelişkili, hoyrat duygularla hırpaladığı bir zamandı… Önce eski İstanbul ticaret fihristlerinde bana aşina gelen aile isimlerini, mağaza, han, pastane, sokak adlarını yüksek sesle okumaya, tekrar tekrar okumaya, onları telaffuz eden sesimi dinlemeye başladım. Çocukluğumun ses bandından fragmanlar yaratmaya koyuldum. Çiftehavuzlar, Kurukahveciler, Doktor Ali Şükrü, Turing Oteli, Fenerbahçe, Hacopulo Pasajı, Bazar dö Bebe, Lion mağazası, Maçka Palas, Zografos’lar. Daha sonra, yarattığım bu ses düzeninin imgelerini, mekânını, dekorunu, aktörlerini ve aralarındaki ilişkileri yeniden imal etmek istedim. Tarihsel bir reconstitution filmi hazırlarmışçasına 19. yüzyıl İstanbul’unu, yeniden ve kendi kullanımım, kendi keyfim için keşfetmeye çıktım yola. İstanbul metinlerim “fazla yakın” ile “fazla uzak” olan arasındaki tansiyonların işlediği bir duruşla yazıldı. Bir dilsel iklimden uzaklaştığınızda dilinizin uzağına düşüyorsunuz. O zaman doğduğunuz kente daha mı sarılıyorsunuz?”