Tıbbıye-i Şahane’de 20 Yıl
“…niçin mi anılarımı yazıyorum ya da anımsadıklarımı yorumluyor ve bu sığ anı dünyamdan kesin yargılara ve sonuçlara varıyorum!.. Başta piyasada yeterli bollukta bulunan doktor anılarını okumaya alışkın okuyucular olmak üzere, tüm okurlarım için bu sorunun yanıtı laf uzatılmadan verilmeli. Evet, o anıların yazarları gibi ya da piyasa şartlarında popülerleşmiş ve ileride anılarını yazarak best-seller olacağına inandığım birçok meslektaşım gibi öyle şanlı şöhretli bir hekim değilim. Ne sanatçı maskesi ile ortalığa salınmış oruspuların kürtaj öykülerini biliyorum, ne de sanal güzelliklerin estetik müdahalelerinden haberim var. Hiçbir politikacının hekimliğini yapmadım, yaptıysam da haberim olmadı. Savaş hekimliği yapmadım; ‘üstün mesleki başarılarım’ olmadığı gibi onlara ekleyeceğim kahramanlık öykülerim de yok; idealist ve kahraman hekimi oynama fırsatım olmadı…
Ancak doğru olan bir şey daha var ki, o da iyimser bir tahminle ülkemdeki hekimlerin en azından yüzde doksanbeşinin meslek yaşamının ve yaşadıklarının benimkinden hiç de farklı olmadığı gerçeği. İşte bu anılar-denemeler-incelemeler bu gizli gerçeğin açığa çıkartılması ve paylaşılması için kaleme alınıyor.
Yoksayılan, önemsenmeyen o müthiş çoğunluğun gerçeği, Türkiye tıbbının sosyal yaşamının gizli gerçeğini oluştururken onbinlerce hekimin yaşadıkları da bir anlamda gizli kalmış tarihimizi anlatıyor.
“Beni varsıl kılap, toplumsal konumum ve statüm değil, kendi yargılarım ve kendi yanımda taşıdıklarımdır, yalnızca bunlar tümüyle bana aittir ve elimden alınamazlar.”