Üç Çağrı Tek Mesaj
Nasıl oluyor da Müslüman toplumlar, yüzlerce yıldır diğer toplumların gıpta ettiği, örnek aldığı birer toplum iken, sonradan hakir gördükleri, ezdikleri, sömürdükleri birer toplum haline gelmişlerdir? Dünya ve ahiret saadetini temin edecek olan İslam dininin müntesipleri neden böyle bir duruma düşmüştür? Kur’an’a ve Peygamber’e inananların izzet sahibi, onurlu ve gururlu birer toplum olmaları gerekirken bugünkü halleriyle bunu hayal etmeleri bile zor görünüyor. İyi de niçin? Gerçek şu ki, bizler Müslümanız ama ne yazık ki, dinini doğru anlamayı başaramayan, anladığını ise hayatına doğru tatbik edemeyen, hem dinî hem dünyevi anlamda cehalete esir olmuş Müslümanlarız. Dünya İslam’ın çağrısına muhtaç… Bizler ise dinimizin temel esaslarını, bize gösterdiği ahlaki hedefi, insanlık için yüklenmemizi istediği temel sorumluluğu idrak etmeye muhtacız. Dünya yeniden adaletin, hak ve hukukun hâkim olduğu, insanların insanlık haysiyet ve şerefini koruyarak yaşayabilecekleri bir dünyaya muhtaç… Bu dünya da gerçekleşmek için İslam’ı doğru anlayan, doğru yaşayan, gerek birey olarak gerekse toplum olarak insanlığa örnek olacak kişi ve toplulukları bekliyor. Bu ihmal edilemez görevi yerine getirmek ise Müslüman toplumların zorunlu olarak üstlenmeleri gereken manevi bir sorumluluktur.