Yüreğimi Avuçla Anne
Simone de Beauvoir’ın dediği gibi “Kadın doğulmaz, kadın olunur”. Bilakis erkek doğulmaz, erkek olunur. Cinsiyet olgusu sonradan kazanılan bir kimliktir. Ve bu kimlik; İçinde bulunulan kültür yapısına, toplum gelenek ve göreneklerine bağlı olarak değişir.
Bu kitapta özellikle kadına biçilen rolün; çocuk yapmak, yemek pişirmek vs. olmadığı gibi, erkeğe biçilen rolün de ağır abi olmak, sert durmak, liderlik etmek olmadığıdır. Her şeyden önce her çocuk, çocukluğunu yaşamalıdır. Hiçbir çocuk yaşından önce bir cinsiyet edinmeye zorlanmamalıdır.
“Yüreğimi Avuçla Anne”; antropolojik bir bakış açısıyla, bireye odaklanan, kişilerin cinsiyet kimliği sorgulanmadan ve psikolojik açıklamalara girilmeden yazıldı. Odak noktası; kültürün bireylere dayattığı cinsiyet kimliklerine dikkat çekmektir.
Her insan kendi hayat çizgisi doğrultusunda seçme hakkına sahip olarak dünyaya gelir. Ve bu hakkı kimsenin almasına müsaade etmemelidir. Bize düşen görev çocukları koruyarak, kendi seçimlerini yapacak hale getirecek bir düzen kurmaktır.