Dua Teslimiyettir
Bizden öncekiler gibi doğduk, yaşıyoruz ve bir gün ölüp gideceğiz. Bu geçici zaman zarfında ise isteklerimiz, istemediklerimiz, hayır gibi görünüp şer, şer gibi görünüp ardında hayır barındıran arzularımız hiç bitmeyecek. En çaresiz kaldığımız anlarda, düştüm düşeceğim dediğimiz zamanlarda hep bir tutunacak dal arayacağız. Bazen milyarlarca insanın içerisinde yalnız kalıp canımıza can katacak birini yoklayacağız. Uyanamazsak eğer, uykunun kollarından sıyrıldığımız gün arayıp bulamadığımız asıl şeyin her yerde ve her anımızda var olduğunu anlayacağız. Bu yüzden, bir an önce gözlerimizi uykunun gafletinden arındırıp O’nun var olduğumuz an ve zaman içerisinde bizlere yâr olduğunu algılamalıyız. O’na yalvarmalı, O’na yakarmalı ve dualarımız ile yalnızca O’na teslim olmalıyız. O dilerse şükretmeli, dilemez ise boyun eğmeliyiz. Olmayan her şeyde bir hayır aramalı ve her şeyin şerrinden yalnız O’na sığınmalıyız. Dualarımızı, avuç içlerimizden semaya yükseltip bize herkesten daha yakın, hatta bize bizden de yakın olan Yaradan’ın, yar eden ve yardım eden Rahman’ın sonsuz kudretine inanmalıyız. Çünkü O, Mü’min Suresi 60. ayeti kerimesi ile bizlere şu şekilde sesleniyor: “Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.”
İnandık, itaat ettik ve ardından O’na teslim olduk. Kimselere söyleyemediklerimizi O’na söyleyip kimselerden isteyemediklerimizi O’ndan istedik. Duaların, sonsuzluğun sahibine açılan anahtarlar olduğunu bilerek O’nun kapısına yöneldik. Kapısını bizlere hayır ile açması ve kurak gönüllerimizi merhameti ile yeşertmesini diledik. Açılacak tüm hayır kapılarına ve yeşerecek olan kurak gönüllerimize, her birimizin dillerinden dökülen âmin nidaları ile ulaşmayı arzuladık. Arzularımızı kabul buyuran Allah’a sonsuz şükürler olsun. Dua ile kalın… Çünkü dua, TESLİMİYETTİR…