Gastapo & Nazizm Döneminde Tahakküm ve Terör
“Biz böyleyiz, biraz esprili bir dille ifade edersem, yerine göre ‘her keyfin kâhyası’, yerine göre devletin çöp kutusuyuz.” Reinhard Heydrich
Kuruluşunda önemli rol oynadığı Gestapo’nun üst düzey yöneticisi olan Heydrich’in, bir gün bir içkili lokantada kendisini tanıyıp “hürmet göstermeyen” ve kendi aralarında gülüşen bir topluluğa şöyle bağırdığı aktarılır: “Ben Gestapo’nun şefiyim! Hepinizi toplama kampına yollayabilirim!”
Gestapo: Geheime Staatspolizei – Gizli Devlet Polisi. Nazi rejiminin gizli polis kurumunun adı bu. 1930’ların sonlarından beri, bütün dünyada, Almanca anlamından bağımsız olarak bilinir hale gelmiş bir kavram. Ürpertici bir kavram. Bir mitos. Etkisini korkunç bir gerçeklikten, dehşet verici tecrübelerden alan ama söylentisiyle, o imgeyi de katlayan bir mitos.
Kitapta, Gestapo bütün cepheleriyle inceleniyor: Kurumsal yapısı; ideolojisi; bütün diğer güvenlik birimlerine de musallat olan, dahası yargıyı ve ceza infaz sistemine sirayet eden etkisi; hayatın her alanına yayılan, Yahudiler ve komünistlerden dindarlara, “suçu meslek haline getirenlere”, “çalışmaktan kaytaranlara” ve uygunsuz fıkra anlatanlara kadar uzanan takibat; izleme ve baskı teknikleri; “örgütlü” ve kendiliğinden ihbarların bu takibat rejimindeki payı; gittikçe genişleyen keyfîlik; faaliyet sahasını giderek işgal edilen ülkelere yayan Gestapo’nun Yahudi soykırımındaki uğursuz katkısı.
“Polis devleti”nin modern tarihteki vahim tarihsel örneğinin çarpıcı bir teşhirini yapan kitap, Gestapo’nun mirasıyla nasıl, ne kadar hesaplaşıldığını da sorguluyor.